28 Ağustos 2013 Çarşamba
Erzincan Hatırası
Erzincan'da emekli bir hareket memurun şapkası... Neresinden bakarsan bak tarih kokuyor. Kaç ayrılığa, buluşmaya tanıklık etti dersiniz?
Emekli memur hediye etmek istediğinde, tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim. Zira her memurun şapkası, onun için kimliği gibi bir şeydir.
20 Ağustos 2013 Salı
Hadi İzmir'e (Turgut Uyar)
yorgunsun hoş gelmişsin
kara gece nöbetinden hoş gelmişsin
yat uyu yerin hazır
hak etmişsin uykuyu
helâl olsun uykun bahtiyar sağlığın
ama bir uzak iskelede başka olurken deniz
sakla uykunu biraz o uzak iskeleye
bak sakın telâşlanma
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
bir şey değil bir çocuğun iki aylık tanrısı
bitiverdi iki aylık bir çocuğu kendisi
haydi kalk, sakla biraz haydi kalk haydi dedim
açıp sonsuz bir camı bir uzak iskeleye
şimdi tam sırasıdır her şey hazırken böyle
şimdi bunu gömelim
nasılsa girdi bu karaşafak aramıza
haydi şimdi ölüm vakti değil aramızda
ölüm ki bir olağan acının anısıdır
şimdi anıya yer yok aramızda
ne güzel uyurduk biz kavgasız gürültüsüz
bir yara bile olsa şuramızda buramızda
sular gibi karışık olan uykumuzda
senin kara gecen paslı benim çocuğum ölü
bir uzun yaşamayı beygirler gibi koştuğumuzda
hatırlarsın uzakta koştuğumuzda
sayılara vurdular bizi haydi kalk
haydi kalk yoruldum bir patlıcan nasıl büzülürse
bostanda durup da olmayı beklerken haydi kalk
haydi kalk dedim senden aldım kendimden
ölümü bir güzel ezberledim
anladım yorgunsun kara gece nöbetinden
çocuk öldü ben yoruldum ölüm nöbetinden
saatini kurdum, saatini de kurdum haydi kalk haydi kalk
şimdi bunu gömelim
neden öldü ben burdaydım sen ordaydın
belki de bahar filan vardır erzincanda ne bilelim
hadi kalk tirenler kalkıyor duyuyorum
biliyorum
yorgunsun her geceden, biriken her geceden
haydi kalk şimdi bunu gömelim
haydi kalk bitiverdi
haydi kalk yorgun güzelim haydi kalk
hadi artık öldüm biliyor musun hadi kalk
izmirlere filân gidelim
Turgut Uyar
kara gece nöbetinden hoş gelmişsin
yat uyu yerin hazır
hak etmişsin uykuyu
helâl olsun uykun bahtiyar sağlığın
ama bir uzak iskelede başka olurken deniz
sakla uykunu biraz o uzak iskeleye
bak sakın telâşlanma
bitiverdi iki aylık bir çocuğun kendisi
bir şey değil bir çocuğun iki aylık tanrısı
bitiverdi iki aylık bir çocuğu kendisi
haydi kalk, sakla biraz haydi kalk haydi dedim
açıp sonsuz bir camı bir uzak iskeleye
şimdi tam sırasıdır her şey hazırken böyle
şimdi bunu gömelim
nasılsa girdi bu karaşafak aramıza
haydi şimdi ölüm vakti değil aramızda
ölüm ki bir olağan acının anısıdır
şimdi anıya yer yok aramızda
ne güzel uyurduk biz kavgasız gürültüsüz
bir yara bile olsa şuramızda buramızda
sular gibi karışık olan uykumuzda
senin kara gecen paslı benim çocuğum ölü
bir uzun yaşamayı beygirler gibi koştuğumuzda
hatırlarsın uzakta koştuğumuzda
sayılara vurdular bizi haydi kalk
haydi kalk yoruldum bir patlıcan nasıl büzülürse
bostanda durup da olmayı beklerken haydi kalk
haydi kalk dedim senden aldım kendimden
ölümü bir güzel ezberledim
anladım yorgunsun kara gece nöbetinden
çocuk öldü ben yoruldum ölüm nöbetinden
saatini kurdum, saatini de kurdum haydi kalk haydi kalk
şimdi bunu gömelim
neden öldü ben burdaydım sen ordaydın
belki de bahar filan vardır erzincanda ne bilelim
hadi kalk tirenler kalkıyor duyuyorum
biliyorum
yorgunsun her geceden, biriken her geceden
haydi kalk şimdi bunu gömelim
haydi kalk bitiverdi
haydi kalk yorgun güzelim haydi kalk
hadi artık öldüm biliyor musun hadi kalk
izmirlere filân gidelim
Turgut Uyar
19 Ağustos 2013 Pazartesi
Tehlikeli Oyunlar
Videoyu izleyince muhtemelen yadırgayacaksınız lakin siz de benim gibi eğer bir demiryolu çocuğuysanız, çocukluğunuz bir demiryolunun dibinde geçmişse yadırgayamayabilirsiniz.
Çoğu çocuk için tren bir oyun aracıdır:
Bazen trenin ne kadar tehlikeli olabileceği aklına gelmez, çocuksunuzdur, sadece eğlenmek istersiniz tehlikelerden bihaber.
Bu videodaki Hindistanlı çocuklar oyunu epey abartmışlar ama; onların muhtemelen AVM'lerde gidecekleri bir oyuncak mağazaları hiç olmadı (çok mu küçük emrahvari oldu bu da?)
Gerçek evet, onların oyuncakları trenleri... Bu görüntünün arka planında yatan sosyolojik bir gerçek var; çocuk her yerde çocuk, ne kadar tehlikeli olursa olsun, oyun her yerde oyun.
13 Ağustos 2013 Salı
12 Ağustos 2013 Pazartesi
İçinden Tren Geçen Filmler: The Station Agent
Thomas Mccarthy'nin yönetmenliğini yaptığı The Station Agent filmini izleyince başlamak için de şevk aldım diyebilirim.
Filmin başrol oyuncusu, Game Of Thrones dizisinin mükemmel aktörü Peter Dinklage şahane bir oyunculuk sergiliyor. Peter'ın yıldızı aslında bu filmle başlıyor. Zira şu sıralar Game Of Thrones'de bu parlayan yıldızıyla hayatının en iyi oyunculuğunu sergilemeye devam ediyor.
The Station Agent klasik bir kasaba filmi. Amerika bağımsız sinemasının sevdiği kasabalardan hani. Yalnız erkekler, sırf yalnızlığını paylaşmak için bu erkeklere ümit veren yalnız kadınlar, dostluklar ve trenler...
Kısa bir sürede insanı alıp öylece saf bir şekilde o atmosferin içine sokuyor film. Farklı farklı insanların aslında beraber nasıl mutlu olabileceğini gösteriyor. Öyle ki yaşam tarzı tamamen farklı 3 insan, belki de yalnızlığın kendilerine vermiş olduğu yetkiye dayanarak, hani o pek bir klişe söz olan "yalnızlık paylaşılmaz" sözüne nazire yaparcasına aslında yalnızlığın paylaşabileceğini anlatıyor. Bunu o kadar saf, kendine özgü samimi bir dille anlatıyor ki filmin içinden geçen trenler de bu hikayeye adeta ortak oluyor.
Eğer sizde benim gibi öyle patırtılı kütürtülü filmleri değil de böyle sessiz sakin, sade, içinden trenlerin geçtiği filmleri seviyorsanız The Station Agent'i izleyin derim.
Kısa bir sürede insanı alıp öylece saf bir şekilde o atmosferin içine sokuyor film. Farklı farklı insanların aslında beraber nasıl mutlu olabileceğini gösteriyor. Öyle ki yaşam tarzı tamamen farklı 3 insan, belki de yalnızlığın kendilerine vermiş olduğu yetkiye dayanarak, hani o pek bir klişe söz olan "yalnızlık paylaşılmaz" sözüne nazire yaparcasına aslında yalnızlığın paylaşabileceğini anlatıyor. Bunu o kadar saf, kendine özgü samimi bir dille anlatıyor ki filmin içinden geçen trenler de bu hikayeye adeta ortak oluyor.
Eğer sizde benim gibi öyle patırtılı kütürtülü filmleri değil de böyle sessiz sakin, sade, içinden trenlerin geçtiği filmleri seviyorsanız The Station Agent'i izleyin derim.
İçinden Tren Geçen Filmler: Hachiko A Dog's Story
Richard Gere'nin baş rolünde oynadığı bu film o kadar sade bir film ki... Anlatacağı şeyi öyle dolandırmadan duru bir şekilde anlatıyor. Filmde anlatılan hikayenin Japonya'da yaşanmış bir hikaye olduğu da söyleniyor (Baş kahraman olan köpeğin heykelini bile yapmış adamlar) Filmin içeriğine izleyecek olanlar için pek girmiyorum lakin bir trenin yolunu bir köpek bekliyor bu sefer. Hiç gelmeyecek birini bekliyor üstelik...
Başlarken: Merhaba
Uzun bir zamandır salt tren temalı bir blog açma fikrim vardı. Tüm tren dostlarını bu blogda görmek istiyoruz.
Güzel bir blog olacak diyorum. İçinden tren geçen filmler, tiyatro oyunları, kitaplar, şarkılar... Her şey olacak bu blog içerisinde...
Kısaca: Trene dair her şey!
Güzel bir blog olacak diyorum. İçinden tren geçen filmler, tiyatro oyunları, kitaplar, şarkılar... Her şey olacak bu blog içerisinde...
Kısaca: Trene dair her şey!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)